
İstanbul Şehir Postası, Osmanlı Posta Tarihi içinde kendine has tarife ve uygulamalarıyla başlı başına bir inceleme konusudur. M.S. 1650’de nüfusça dünyanın en büyük şehri olan İstanbul, bunu takip eden 250 yıl boyunca her zaman en büyük on şehir arasında yer almıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti olması nedeniyle ticaretin yoğunluğu, okur-yazar oranının diğer bölgelere göre yüksekliği ve farklı etnik kökendeki insanların oluşturduğu zengin sosyal yapı, yoğun bir haberleşme ihtiyacını getirmiştir.
Nezaret 1865’ten itibaren İstanbul semtlerinde ve Bilâd-ı Selâse’de [1] şehir postasını ayrı bir birim olarak organize etmeye başlamıştır. Bir gönderi, taahhütlü olmadığı sürece adrese teslim edilmiyor, alıcının postaneden gelip alması bekleniyordu. İlk posta pulunun çıkmasını takip eden yıllarda İstanbul’da ticaretin gelişiyor olması ve mektup trafiğinin artması gibi nedenlerle bu uygulamanın yetersiz kaldığı görüldüğü için İstanbul içinde mektup dağıtımının bir müteahhide ihalesi kararlaştırıldı. İdareyi bu karara iten bir diğer neden böylesine bir sistemin kuruluş ve işletme masraflarının ağırlığıydı. 16 Ağustos 1865 (4 Ağustos 1281) tarihinde Sadaret’ten Postane-i Âmire’ye gönderilen bir tezkerede bu iş için başvuran Samancıoğlu Ohannes, Arnavutoğlu Osep ve Liyanos Efendi arasından sonuncunun başvurusunun kabul edildiği ve hizmetin 6 yıl süreyle bu Yanyalı işadamına verildiği bildirildi [2]. Bu girişime dayalı olarak hazırlanan “Dersa’adet Şehir Postası Nizamnamesi” 19 ve 20 Ekim 1865 tarihli Takvim-i Vakayi’de [3] yayınlandı.
Nizamname’de şehir postasının “Dersa’adet ve Bilâd-ı Selâse ile Boğaziçi ve Adalar ahalisinin” birbirleriyle haberleşmesinin mültezim aracılığı ile yapılacağı, bu iş için başlangıçta on beş posta merkezi açılacağı ve Postane-i Âmire tarafından tayin olunacak yerlere üç yüz posta kutusu konulacağı açıklanıyordu. Posta ücretleri tespit ediliyor ve kutulara pulsuz olarak mektup atılmasının mümkün olduğu fakat böylesine durumlarda alıcıdan iki kat ücret alınacağı hükme bağlanıyordu.
Dünyanın ilk posta pulu olan Penny Black’ı basan, Londra’daki Perkins, Bacon & Co. matbaasında yalnızca şehir postasında kullanılmak üzere beş, yirmi ve kırk paralık pul bastırılmıştı. Takse işlemlerinde kullanılmak üzere 1 ve 2 kuruşluk etiket hazırlanmıştı. Bunlara ek olarak pulsuz mektuplarda, yurt içinde Osmanlı postasından veya yurt dışından gelen gönderilerin dağıtımında kullanılmak üzere 1 ve 2 kuruş değerinde el basması damgalar hazırlanmıştı. Liyanos konusunun önde gelen araştırmacılarından Selçuk Akar’a göre bu damgalar aynı zamanda postane olmayan semtlerden şirketin seyyar acenteleri vasıtasıyla toplanmış gönderilerde de kullanılmıştır. Bunlar Galata Postanesi'nde toplanıyor ve ücret damgaları uygulanıyordu. El basması damga taşıyan örneklerin çoğunluğunda Galata Postanesi'nin oval damgası bulunmaktadır. Bunlara ek olarak 1866 Mart ayından başlayarak yüz adet ve üzeri gazete dağıtımında kullanılmak üzere 3,5 para değerinde el basması damga da kullanılmıştır.
Ayrıca oval iptal damgaları hazırlanmıştı. Damgalarda gönderinin teslim alındığı zamanı göstermek amacıyla sabah saatleri için “M” (matin), öğleden sonra için “S” (soir) harfleri yer alıyordu.
Posta adrese teslim edilecek ve bunun için ayrı bir ücret alınmayacaktı. Bununla beraber ek dağıtım ücreti olarak 40 para alınmış örnekler de mevcuttur. Bu ücretin gazete için 20 para olduğunun görüldüğü örnekler de keza bilinmektedir.
Sistemden yararlanılarak taşraya mektup gönderilmesi de mümkündü. Ücret olarak hem şehir postası ücreti hem de gideceği yere uygulanan normal ücret alınacaktı. Bunu sağlamak için şehir postası postanelerinde taşra tarifesine uygun pul da satılacaktı. Zaman içinde bu yolla yurt dışına da mektup gönderildiğinin örnekleri vardır.
Mektupların içine banknot, hisse senedi, altın ve gümüş para ve değerli mücevher konulması yasaklanmıştı.
Liyanos Efendi, 14 Aralık 1865’de gazeteye verdiği bir ilanla hizmetin başladığını duyurdu [4]. Bu ilanda şehir postası merkezinin Galata’da olduğu ayrıca Beyoğlu ve Bağçekapusu merkezlerinin bulunduğu, Odunkapusu, Unkapanı, Ayasofya, Sultanahmed, Çatladıkapu, Galata, Tophane, Salıpazarı, Fındıklı, Kabataş, Dolmabahçe, Beyoğlu, Kasımpaşa, Tatavla (Kurtuluş), Pangaltı ve Feriköy mahallelerinden mektup işleyeceği bildiriliyordu. Elimizdeki örneklerde uygulamanın farklı olduğu görülmektedir. Damgası bilinen postaneler Arvavutköy, Bahçekapısı, Beşiktaş, Boyacıköy, Büyükada, Büyükdere, Bakırköy (Makriköy), Beyoğlu, Galata, Heybeliada, Kadıköy, Kandilli, Kanlıca, Kaminia, Fener, Samatya, Sultan Beyazıt, Üsküdar, Tarabya ve Yeniköy’dür. Nizamnamede bahsedilen fakat bilinen damgası olmayan yerlerde hizmet büyük ihtimalle acenteler tarafından yürütülüyordu.
Hükümet de bu durumu 24 Aralık 1865’de yine gazete ilanıyla teyit etti [5]. İlanda “Dersa’adet Şehir Postası"nın “kanunuevvel-i rûminin ibtidası olan çeharşenbih gününden itibaren” yani 1 Ke. 1281 (13 Aralık 1865) Çarşamba’dan başlayarak mektup gönderimine başlanacağı açıklandı.
Taşradan gelen mektupların dağıtımı konusunda tereddüt olunca Nezaret, 16 Temmuz 1866 günü bunların Postane-i Amire tarafından dağıtılmaya devam edeceğini bildirdi [6]. Buna karşılık Takvim-i Ticaret gazetesinde [7] yayınlanan bir makalede şehir postasının gelirinin giderini karşılayamadığından bahisle taşradan gelen postanın da şehir postasınca dağıtılmasının durumu düzelteceği ileri sürülüyordu. Sonuç olarak devlet ve halkça faydası bilinen Şehir Postasının devam etmesinin arzu edildiği belirtiliyor.
Liyanos Efendi’nin bu girişimi başarılı olamadığı için 16 Mart 1867’de şehir postasının tatil edildiği fakat hizmetin devam edeceği, bazı postanelerin kapatılacağı, mektup dağıtımının telgraf müvezzileri eliyle yapılacağı duyuruldu [8]. Bununla beraber hizmetin Mart sonuna kadar devam ettiğinin örnekleri mevcuttur.
Nezaret 9 Aralık 1869’da (27 Kasım 1285) tarihinde bir diğer gazete ilanıyla şehir postasını yeniden düzenleyen “Dersa’adet ve Bilâd-ı Selâse Şehir Postasının Muvakkat Nizamnamesi”ni yayınladı [9]. Eldeki materyalden iki dönem arasında Liyanos tarifelerinin devam ettiği anlaşılıyor.
Şehir postasını düzenleyen ve 13 Aralık 1869’da (1 Aralık 1285) yürürlüğe gireceği açıklanan bu ikinci nizamnamede hizmetin şimdilik Büyükdere, Tarabya, Yeniköy, Arnavutköy, Ortaköy, Üsküdar, Kadıköy, Büyükada, Beyoğlu, Galata, Sultanahmet, Sultanbeyazıt, Sultanmehmet ve Aksaray olmak üzere on dört şubede verileceği belirtiliyordu.
Pul satışı için postaneler dışında 28 tütüncü dükkânı tayin edilmişti ve mektuplar sonradan müvezziler tarafından toplanılmak üzere bu dükkanlara bırakılabiliyordu. Posta adrese teslim edilecek ve şehir içinde gönderilen mektuplardan bunun için ayrı bir ücret alınmayacaktı.
Yurtdışına gidecek mektuplardan ise sevk postanesine kadar şehir postası ücreti alınacaktı.
Posta dağıtımı sabah, öğlen ve akşam olmak üzere günde üç kez yapılacaktı.
Ocak 1875’den başlayarak Posta idaresi 1870’de çıkardığı “Postane-i Amirenin Açık Muhabere Varakası” formüler kartları üzerine 20 paralık “Şehir” sürşarjlı pullar yapıştırılarak kullanılmaya başlandı.
Sultan II. Abdülhamit döneminde (1876 – 1909) uygulanan sansür nedeniyle şehir postaneleri kapalı mektup kabul etmiyorlardı. Bu sınırlama daha sonra genişletilerek posta kartlarını da kapsar hale getirildi. Bununla beraber 13 Aralık 1893 (1 Ke. 1309) tarihinde verilen bir gazete ilanından [10] şehir postasının devam etmekte olduğu sonucu çıkarılabilir. İlanın kaleme alınış tarzındaki abartılmış hitap tarzına bakarak postanın bir mültezim tarafından işletilmekte olduğu anlaşılmaktadır. Bu ilanda tarifeye yer verilmediği için bir önceki döneme ait ücretlerin geçerli olduğu ileri sürülebilir. İlanın son paragrafında taşraya gidecek gönderilerin ilgili sevk postanesine kadar, yabancı postalarla gidecek mektupların yabancı postaneye kadar olan şehir içi ücretlerinin ödenmiş olması gerektiği vurgulanmaktadır.
UPU’ya üye olunmasının ardından posta hizmetinde görülen yenilikler arasında 29 Nisan 1901 (16 Nisan 1317)’den başlayarak damgalarda yıl, ay ve güne ek olarak saat uygulamasına geçilmesi de vardı. Ayrıca 10 paralık açık muhabere varakalarının yürürlüğe konması da aynı kararnamede yer alıyordu [11]. Bu varakaları İstanbul, Eyüp, Galata ve Üsküdar için kabul edecek postaneler Anadolu Feneri, Anadolu Kavağı, Anadolu Hisarı, Aya Stefanos, Ayasofya, Aksaray, Azapkapısı, Bâbı Ᾱli, Bâbı Meşihat, Bâbı Seraskerat, Büyükdere, Beykoz, Bebek, Beylerbeyi, Beşiktaş, Beyoğlu, Büyükada, Burgaz Adası, Balat, Baruthane, Bakırköy, Çengelköy, Davutpaşa, Direklerarası, Emirgan, Erenköy, Edirnekapısı, Eyüp Sultan, Fatih, Fener, Galata, Haydarpaşa, Hamidiye Kariyesi, Hasköy, Heybeliada, Kanlıca, Kandilli, Kuzguncuk, Kuruçeşme, Kadıköy, Kumkapı, Kınalıada, Kartal, Kapan-ı Dakik (Unkapanı), Kasımpaşa, Mahmutpaşa, Ortaköy, Okçular, Paşabahçesi, Pangaltı, Rumeli Feneri, Rumeli Kavağı, Rumeli Hisarı, Rami Kışlası, Sirkeci, Selimiye, Sarıyer, Soğukçeşme, Samatya, Tersane, Tarabya, Tophane, Topkapı, Üsküdar, Yeniköy, Yemiş İskelesi, Zeytinburnu olarak gösterilmişti.
Şehir içine yeterince posta kutusu konuldu ve saatli tarih damgalarının kullanılmasına başlanıldı [12]. Gönderilerin olabildiğince aynı gün yerine ulaştırılması ilke olarak devam etti ve postanın dağıtımı gerek Boğaz’ın iki yakası gerekse Adalar ile şehir arasında yerine göre atlı dağıtıcılar kullanılarak da günümüzde bile imrenilecek bir titizlik ve hızla sürdürüldü. Ocak 1902’de yayınlanan kış tarifesinde [13] Dersa’adet merkez postanesinden dağıtımın günde 4 kez yapılacağı duyurulmuştu. İstisnaen Pangaltı şubesinden günde 2, Adalar, Bakırköy, Aya Stefanos, Balat, Fener, Eyüb, Boğaziçi Rumeli sahili ve Haydarpaşa’ya 3 dağıtım yapılacaktı. 1911’de yayınlanan vapur tarifesine göre Köprü’den Haydarpaşa ve Kadıköy’e günde 22, Adalar’a 12 sefer yapıldığı [14] düşünülürse postanın etkinliği daha iyi anlaşılacaktır.
1 Ağustos 1908 (19 Temmuz 1324) tarihli Posta ve Telgraf Nezareti emirnamesinde [15] şehir içinde 15 gram ve küsuru için 20 paralık tarife uygulanması isteniliyordu. Kart ücretinden bahsedilmemiş olması 10 paralık tarifenin devam ettiğini göstermektedir.
1904 ve 1909 Devlet Salnâmelerinde neredeyse bütün gönderileri kapsayan tarifeler bulunuyorsa da şehir içine yapılan bir atıf bulunmamaktadır.
2 Şubat 1919 (1335) tarihli kararnamede [16] adi mektup için şehir içi tarifesi 15 gram ve küsuru için 40 paraya, posta kartı ücreti 20 paraya, taahhüt ücreti 60 paraya çıkarıldı. Diğer bütün posta çeşitleri için ayrıca şehir tarifesinden bahsedilmediği için bunlara özel bir uygulamanın olmadığı bellidir.
1 Ocak 1920 (1 Ks. 1336) tarihindeki bir diğer kararname [17] ile 1 Şubat’tan başlayarak bir yıl süreyle geçerli olmak üzere adi mektup için şehir içi tarifesi 15 gram ve küsuru için 2 kuruşa, posta kartı ücreti 1 kuruşa, taahhüt ücreti ve iade ilmühaberi 3 kuruşa çıkarıldı.
30 Mart 1921 (1337) tarihinde yürürlüğe gireceği açıklanan bir kararnamede [18] adi mektup için şehir içi tarifesi 15 gram ve küsuru için 3 kuruşa, posta kartı ücreti 2 kuruşa, taahhüt ücreti ve iade ilmühaberi 5 kuruşa çıkarıldı.
29 Ekim 1921 (1337) tarihli yeni bir kararname ile [19] adi mektup için şehir içi tarifesi 15 gram ve küsuru için 3 kuruş, posta kartı ücreti 2 kuruş, taahhüt ücreti ve iade ilmühaberi 5 kuruş olarak geçerliğini korudu. Bu tarihten sonra yeni bir tarife yayınlanmadı.
Bu yazıda Turhan Turgut Bey'in "Osmanlı İmparatorluğu Posta Tarihi: Tarifeler ve Posta Yolları (1840 – 1922)" İstanbul 2018; Alfa Yayınları eserinden alıntı yapılmıştır.
[1] Bilâd-ı Selase (üç şehir), o devirde Galata, Eyüb ve Üsküdar’a verilen isimdir. Sonraları İstanbul, Edirne ve Bursa için kullanılmıştır. Geçmişte bu Resimde anılan şehirler:
Bilâd-ı erbaa (dört şehir): Edirne, Bursa, Şam ve Kahire.
Bilâd-ı aşere (on şehir): İzmir, Eyüp, Kandiye, Haleb, Selanik, Sofya, Trabzon, Galata, Kudüs, Larisa.
Bilâd-ı isnâ aşer (on iki şehir): Adana, Erzurum, Bağdad, Beyrut, Diyarbekir, Ruscuk, Bosnasaray, Sivas, Maraş, Trablusgarb, Anteb, Çankırı.
[2] Asaf Tanrıkut, Türkiye Posta ve Telgraf ve Telefon Tarih ve Teşkilât ve Mevzuatı....
[3] 38 maddeden oluşan bu nizamnamenin ilk 25 maddesi 19 Ekim 1865 (7 Teşrinievvel 1281) tarihli ve 818 sayılı, son 13 maddesi ise bir gün sonraki 819 sayılı Takvim-i Vakayi’de yayınlanmıştır. Metin için bkz. Tanrıkut, a.g.e., s.75-77.
[4] Ruzname-i Ceride-i Havadis, S. 303, 2 Kanunuevvel 1281. Beyazıt Kütüphanesi Sıra no. 373, HTU no:0023.
[5] Takvim-i Vakayi, S. 826, 12 Kanunuevvel 1281.
[6] Tasvir-i Efkâr, S. 405, 3 RA 1283, s. 1. Beyazıt Kütüphanesi sıra no. 2145, HTU no: 2267.
[7] Tasvir-i Efkâr, S. 443, 14 Aralık 1866), 6 Ş 1283, s. 1’den naklen.
[8] Tasvir-i Efkâr, S. 470, 1 Mart 1283.
[9] Ruzname-i Ceride-i Havadis. 6 N 1286, S.1295. Tanrıkut’tan naklen, s. 79
[10] Ruzname-i Ceride-i Havadis, S. 303, 1 Kanunuevvel 1309, s. 2-4.
[11] Tanrıkut, a.g.e., s. 84 – 85.
[12] Tanrıkut, a.g.e., s.82.
[13] PTM, S.2, s.492
[14] Prof. Dr. Vahdettin Engin, “Tarih Boyunca Kadıköy, Adalar ve Haliç’te Deniz Ulaşımı”, Osmanlı’da Ulaşım, hazırlayanlar Vahdettin Engin, Ahmet Uçar, Osman Doğan, Çamlıca Yayınevi, İstanbul, 2012, s.161.
[15] PTM, S. 125, Tannrıkut’tan naklen.
[16] BOA, İ_DUİT_0094_000044_001_001. Ayrıca Takvim-i Vakayi, S. 3465, 6 Şubat 1335.
[17] BOA, İ_DUİT_0094_000042_. Ayrıca Takvim-i Vakayi, 12 Kanunsani 1336, S.3646, s.3.
[18] Takvim-i Vakayi, 20 Mart 1337, S.4114, s.2.
[19] Takvim-i Vakayi, S. 4298, 29 Teşrinevvel 1337, s. 2-3